van escort,
diyarbakır escort,
hatay escort,
iskenderun escort

Geyve'yi fetheden komutanlardan birine ait olduğu anlaşıldı

‘Osmanlı’ya ait en eski eser Orhan Gazi’nin miğferi değil’Osmanlı Devleti'ne ait en eski eser Orhgan Gazi'nin miğferi değilmiş

Geyve'yi fetheden komutanlardan birine ait olduğu anlaşıldı
30 Mart 2021 - 00:34

‘Osmanlı’ya ait en eski eser Orhan Gazi’nin miğferi değil’
Osmanlı Devleti'ne ait en eski eser Orhgan Gazi'nin miğferi değilmiş. Askeri Müze Müdürü Albay Arslan, "En eski eser olarak kayıt altına alınan yaklaşık 700 yıllık Mihalgazi’ye ait kılıç Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı’nda sergileniyor" dedi. 

Osmanlı Devleti’ne ait en eski eser olarak Orhan Gazi’nin miğferi bilinirken, Milli Savunma Bakanlığı'nca yapılan envanter güncelleme çalışmalarıyla Mihalgazi’ye ait kılıç, Osmanlı Devleti’ne ait en eski eser olarak tescil edilmiş durumda…

Yaklaşık 700 yıllık olduğu belirtilen kılıç, Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı'nda sergileniyor. 55 bine yakın objenin bulunduğu müzede Türk tarihine ait birçok eser yer alıyor.

PANDEMİDE SANAL ORTAMDA GEZİLEBİLİYOR

Harbiye Askeri Müze Müdürü Albay Ömer Faruk Arslan da müze ve Mihalgazi'ye ait 700 yıllık kılıç hakkında bilgi verdi. Öte yandan pandemi döneminde ziyaretçilere kapalı olan alan, müzenin internet sitesi üzerinden sanal ortamda da gezilebiliyor.

Osmanlı Devleti’ne ait bilinen en eski eser olarak kayıtlara geçen kılıçla ilgili bilgi veren Harbiye Askeri Müze Müdürü Albay Ömer Faruk Arslan, “Askeri müzede yaklaşık 55 bine yakın obje bulunuyor. Sürekli olarak kendimizi güncelliyoruz” dedi.

“OSMAN GAZİ’YLE BÜTÜN AKINLARA KATILDI” 

Albay Arslan, “Osmanlı Devleti'ne ait en eski eser olarak kayıtlara geçen Köse Mihal diğer adıyla Abdullah Mihalgazi'ye ait kılıç olarak envanter kayıtlarımıza girmiş durumda. En eski Orhan Gazi'ye ait miğferdi ancak yaptığımız envanter güncelleme çalışmaları sırasında bir kılıç tespit ettik. Bu kılıç Osman Gazi'nin silah arkadaşı olan ve bütün akınlara katılan Köse Mihal, daha sonra da Müslümanlığı seçen Mihalgazi'ye ait olan kılıç olarak kayıtlara geçti” diye konuştu.

“700 YILLIK KILIÇ”

Müze Müdürü Albay Ömer Faruk Arslan şöyle devam etti: “Bizans tekfuru kendisi, daha sonra Müslümanlığı seçiyor. Çok ilginçtir ki Osman Gazi'nin tüm akınlarına seferlerine vefat edene kadar devam ediyor. Bu yüzden bu kılıç çok önem arz etmektedir Osmanlı tarihi açısından bizim için. Yaklaşık 700 yıllık bir kılıçla karşı karşıyayız. Birbirinden değerli o kadar çok eserimiz var ki, İstanbul'un fethi sırasında Haliç'e gerilen zincir, Orhan Gazi'nin miğferi, Yavuz Sultan Selim'in kılıcı, Kanuni Sultan Süleyman'ın kılıcı daha niceleri askeri müzemizde ziyaretçilerle buluşuyor.”

KANUNİ’NİN KILICI DA SERGİLENİYOR

Müzede bulunan eserlerle ilgili bilgi veren Arslan şöyle konuştu:

“O kadar büyük bir tarihi mirasa, geçmişe sahibiz ki her yeni eser bizi bir kez daha heyecanlandırıyor. Tespitlerimizi yaparken büyük bir heyecan duyuyoruz. Çünkü bu eserleri Türk milletine sunmaktan gurur duyuyoruz. Çanakkale ile ilgili de müzemizde eserler mevcut. Özellikle kara ve deniz savaşlarıyla ilgili, Hüseyin Avni Bey'in kanlı üniforması, deniz muharebelerindeki İngiliz ve Fransızlara ait gemi bandıraları müzemizde ziyaretçilerle buluşmaya devam ediyor. 1389 yılındaki Kosova Meydan Muharebesi'nde kullanılan sancak askeri müzemizde…

Bizans'a ait eserlerimiz mevcut, Bizans'a ait bir bandıra, kılıcımız bunlar da yer almakta. Bir sanal müzemiz var bütün ziyaretçilerimiz bu pandemi döneminde ziyarete kapalı olduğu dönemde isterlerse müzemizi sanal ortamda çok rahat bir şekilde ziyaret edebilirler. Kılıç dövme demirden yapılmış yaklaşık 1 kilo 100 gram ağırlığında bir kılıçla karşılaştık. Üzerinde bir küçük ayrıntıyı yakalamaya çalıştık ama baya eski olduğu için onu çözümlemede zorlandık. Kılıcın tipolojik yapısına baktığımızda Osmanlı yapısı o döneme ait bit kılıç olduğunu ortaya koydu.”

BİZANS HARMANKAYA TEKFURU MIKHAEL KOSSES

Bizans İmparatorluğu’nun Harmankaya Tekfurluğunu yürüten önceki adı Mikhael Kosses olan Mihalgazi'nin Osman Gazi’ye bağlı Eskişehir Beyi ile yaptığı savaşta esir düşmesi sonrası yiğitliği ve kahramanlığı sebebiyle Osman Gazi tarafından affedildiği ifade ediliyor. Yıllar içinde Osman Gazi ile dostluk kurarak Müslüman olup ‘Abdullah’ adını alan Mihalgazi, Osmanlı Devleti’nin ilk yıllardaki ilerleme ve gelişiminde önemli katkıları olduğu belirtiliyor.
------------------

Osmaneli, Pamukova ve Geyve Fetihleri (1304)

Dimbos/Dimboz Savaşı’nın ardından Bursa ve İznik ovalarında tartışmasız bir üstünlük sağlayan Osman Gazi, vakit kaybetmeden İznik üzerindeki ablukayı güçlendirmeyi hedeflemiş ve İznik’in dış dünya ile bağlantılarını bir bir kesmeye başlamıştır. Bu amaçla ilk hedefi İznik’in yaklaşık 30 km doğusunda bulunan Léukai (Osmaneli) ve Metabole (Akhisar/Pamukova) ve Kabaía (Geyve) Tekfurluklarının bulunduğu bölge olmuştur. Karacahisar Fethi‘nden sonra (muhtemelen 1290’ların başında) Köse Mihal ve Samsa Çavuş’un desteğiyle Xirka (Kırka) ve Dablais (Taraklı) bölgelerine keşif ve ganimet için bir akın düzenleyen Osman Gazi, bu kez bu bölgeye hakim olmak üzere yaklaşık 15 yıl sonra bu seferi düzenlemiştir.

Seferin hareket merkezi olarak Karacahisar Kalesi seçilmiş, bölgenin coğrafyasına hakim ve Osman Gazi ile uzun yıllar dostluk ilişkileri kurmuş olan Harmankaya Tekfuru Mikhail Kosses (Köse Mihal) Karacahisar Kalesi’ne çağrılmıştır. Diğer tekfurları karşı her zaman Osman Gazi’nin yanında yer alan Köse Mihal İslam’a davet edilmiş ve kabulüyle birlikte sefer başlamıştır. Bu konuyu Âşıkpaşazâde şu şekilde aktarmaktadır:

“Gâziler gördiler; her tarafa kim yöridiler, mansur ve muzaffer oldılar, bir gün geldiler Osman Gâzi’ye eyitdiler: Hanumuz! Elhamdülillah kim kâfir maglûbdur ve ehl-i İslâm gâlibdür. Hassa kim bir senün gibi hanumuz var, gayretlü. Bize şimdiden sonra oturmak câyiz degüldür.” didiler. Osman Gâzi eyitdi: “Mihal’ı okıyalum, İslâm’a da’vet idelüm, anı Müsülmân idelüm. Andan sonra her nereye kim dirsenüz Allah emriyile varalum.” didi. “Ve eger Müsülman olmazısa evvel anun vilâyetini uralum, bozalum” didi. Hemân dem Mihal’a adam göndürdiler: “Ulu seferümüz vardur, tiz gelmek ardınca ol kim biz hâzır olup tururuz.” didiler. Mihal kim bu habarı işitdi ‘ale’t-ta’cîl maslahatın görüp geldi. Eyü atlar ve latîf kılıçlar ve gayrihi peşkeşler çekdi. Hemân el öpdi. Eydür: “Hanum! Beni şimden girü Müsülman idün.” didi. Hemân dem îman arz itdiler. Cân u dil ile İslâm’ı kabul itdi.”

Osman Gâzi’nin Dimboz Savaşı’nın ardından gerçekleştirdiği bu sefer ile ilgili Âşıkpaşazâde başta olmak üzere Türk kaynakları olmakla birlikte seferin öncesinde gerçekleşen Kouboukleia Kalesi (Görükle?) alınması hususunda çağdaş Bizanslı tarihçi Pachymérés’in kayıtları bulunmaktadır. Aslında 1304 yılında gerçekleşen ve Güney Sakarya bölgesine yapılan sefer ile doğrudan ilgisi olmayan bu konu etimolojik bir hata ile karıştırılmıştır. 

Sefer, birçok irili ufaklı çatışmanın olması ve birçok kalenin alınması sebebiyle geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Sırasıyla Güney Sakarya bolgesindeki Lüblüce Hisarı, Léukai (Osmaneli), Metabole (Akhisar/Pamukova) ve Kabaía (Geyve) ve Tekürpınarı (Umurbey) kalelerinin alınmasıyla sonuçlanan ve yaklaşık 200 km’lik bir güzergah üzerinde 1 ay süre ile gerçekleşmiş bir seferdir.

Karacahisar Kalesi’nden hareket eden Osman Gazi, Köse Mihal’in kılavuzluğunda kuzeydoğu yönünde ilerlemiş ve Gölpazarı dolaylarındaki Lüblüce Hisarı [1] ilk hedefi olmuştur. Teslim olan kalenin tekfuru hemen bir amannâme ile yerinde bırakılmıştır. Sonrasında Osman Gâzi, Çadurlu [2] ve Léukai (Osmaneli) kalelerinin yine teslim olmaları üzerine kuzeydeki Mekece’ye yönelmiştir. Bu sırada Osman Gazi’nin komuntanlarından biri olan Samsa Çavuş, teslim olup yerlerinde bırakılan tekfurların tekrar düşman olmasının önüne geçmek için bölgede bir kale istemiş ve sonrasında Çavuşköy [3] adıyla anılacak köy kendisine verilmiştir. Mekece Tekfuru’nun itaatinin ardından Pamukova havzasına giren Osman Gâzi’ye karşı ilk ciddi mukavemet bugün Pamukova olarak adlandırılan Metabole (Akhisar) tekfuru tarafından gösterilmiştir. Gerçekleşen savaşın ardından geri çekilen tekfur, kalesine girememiş ve kuzeydeki Geyve-Sakarya boğazındaki Karaçepüş Kalesi’ne sığınmıştır. Sonrasında Geyve üzerine ilerleyen Osman Gazi boş bırakılan kaleyi teslim almış ve hemen güneyindeki Tekürpınarı’na (Umurbey) yönelmiştir. Savaşın seyri Âşıkpaşazâde’nin Tevârih-i Âl-i Osman’ında şu şekilde aktarılmaktadır:

“…Kendü Hakk’a sıgındı, yöridi, togru Leblebüci Hisârı’na vardı. Teküri itâatıla karşu geldi, gine yirinde kodı. Ve o kâfirün bir oglı var ıdı. Oglını bile aldı. Togru Lefke’ye vardılar. Çadurlu teküri, Lefke teküri mutî olup karşu geldiler ve memleketlerin teslîm itdiler. Kendüler Osman Gâzi’nün yanında yarar nökerler oldılar…

…Andan sürüp Mekece’ye vardılar. Ol dahı itaatılan geldiler. Teküri dahı Akhisâr’a bile geldi. Akhisâr teküri leşker cem’ itmüş karşu geldi. Gayetde ceng-i azim itdiler. Âhir sınup kaçdı Karaçepiş hisârına girdi. Ol hisâr Sakarı kenârında dere içinde Sarpçahisâr’dur. Birkaç gün yörüdiler, döndiler, Geyve’ye vardılar. Kâfiri hisârı boş komış gitmiş. Koru Deresi dirler, anda biçene olmış oturmuş. Osman Gazi’ye bildürdiler. Eydür ki: “Hey ne tutursız” did ve yöridiler biçeneyi buldılar tarfatü’l-ayn içinde hemân koyıldılar. Aralarında tekürin tutdılar. Osman Gâzi’ye getürdiler. Mâl u ganimetlerin aldılar. Andan Tekürpınarı’na geldiler, anı dahı aldılar.”

Seferin tarihi ile ilgili Âşıkpaşazâde’nin Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserinde şu şekilde aktarılmaktadır:

“Ve bu feth-i gazânun târîhi hicretün yidiyüz dördinde vâki’ oldı ki İslâm Mihal didiler”

Hicri 704 (m. 1304-1305) yılında gerçekleşen sefer yine aynı kaynakta aktarıldığı üzere bir ay kadar sürmüştür. Tarafların mevcudu ile ilgili kaynaklarda net bir bilgi olmamakla birlikte Koyunhisar (Bafeus) Savaşı’nda bahsi geçtiği üzere Osman Gazi’nin birliklerinin beş bin kişi civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Sefer esnasında Kütahya ve güneyinde Germiyanoğlu Beyliği sınırları içerisinde yaşayan Çavdar/Çavdarlı Tatarları Karacahisar pazarını yağmalamış ve bunun üzerine Osman Gazi Karacahisar’a çekilmiştir. Savaşın seyri Harita 1’de görülmektedir.


Harita 1

Sonrasında, Orhan Bey komutasında bir birlik Çavdar/Çavdarlı Tatarları’nın peşine düşmüş ve Oynaşhisarı (Çavdarhisar) dolaylarında Tatarlar’ı mağlup etmiştir. Abluka altındaki İznik’e doğudan gelebilecek yardımların engellenmesi amacıyla gerçekleştirilen bu sefer sırasında birçok kale ve ganimet ele geçirilmiş, aynı zamanda teslim olup Osmanlı saflarına katılan (ve muhtemelen müslüman olan) tekfurlar sonrasında bölgenin ele geçirilmesi sırasında birçok yarar sağlamışlardır. Güneyden gelen Tatar tehdidinin bertaraf edilmesinin ardından bir yıl sonra Osman Gazi, oğlu Orhan’ı tecrübeli komutanlar ile birlikte tekrar aynı bölgeye Katoikia (Karaçepüş) ve Karadin (Karatekin) kalelerini almak üzere sefere göndermiştir.

2021/03/1617049766_mihalgazi_kilici290321_01.jpg
2021/03/1617049775_geyve_fethi_harita290321.jpeg

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum