Ali Çetinkaya

Ali Çetinkaya

alicetinkaya@geyvegundem.com

Hasan Tahsin ve Yüzbaşı Şerafettin

21 Kasım 2016 - 10:30

15 Mayıs 1919. Yunan zırhlı gemileri İzmir açıklarında ve bir kısım askerlerini yolcu gemileriyle getirmişler. Karaya çıktıklarında saat 10:30’ du. İstanbul Hükümeti, İzmir Valisi ve garnizonlarına ve Egedeki diğer vilayetlerin vali ve garnizon komutanlarına ve inzibat birimlerine işgale karşı konulmayacak emrini telgrafla bildirmişti. Düşmanın yerli işbirlikçileri de, “Yunan ordusu padişahımız efendimizin daveti üzerine gelmiştir” propagandası yapıyordu.

Yunan ordusu karaya çıktığında İzmirli Rumlar ve yerli işbirlikçiler ellerinde Yunan bayraklarıyla, alkışlarla karşıladılar.

Türklerden de büyük bir kalabalık vardı. Öfke ve korku içerisinde bir şey yapamamanın çaresizliği ile işgalci Yunan Birliklerini ellerinde Yunan bayrakları ile karşılayan yerli Rumların ve yerli işbirlikçilerinin en önünde baş kilisenin baş papazı Hrisostomos arkasında bir gurup papazla Yunan Komutan Albay Zafiri’nin yanına gelerek önce çizmelerini öptü, sonra ayağa kalktı, “Hoş geldiniz” dedikten sonra Yunan milletinin 3000 yıllık bir ayrılık sonunda buradaki ırkdaşlarını Türklerin zulmünden ve esaretten kurtardıklarından dolayı tanrıya minnet ve şükran duygularını sunmuş ve sevinç gözyaşları içinde gelenleri takdis ettikten sonra elindeki İncili havaya kaldırarak, Yunan askerlerine, “ne kadar Türk kanı dökerseniz o kadar sevap kazanacaksınız” diye vaaz vermiştir. Olanları izlerken aralarından biri bu durumu onuruna yediremedi. Bağırdı, “Böyle elinizi kolunuzu sallayarak gelemezsiniz, vatanımızı böyle işgal edemezsiniz!” diye haykırdıktan sonra çekti belinden silahını, beş kurşun vardı silahında. Yunan bayrağını atının üstünde elinde dimdik tutan Yunan sancaktarına doğrulttu silahını, beş kurşunu da boşalttı. Biri alnının ortasına, ikisi göğsüne isabet etti. Devirdi bir kütük gibi yere.

Yunan birlikleri önce panikledi. Sonra baktılar ki bir kişi. Çevirdiler Hasan Tahsin’in etrafını, süngülediler oracıkta. Önce göğsünden, sonra neresine gelirse oradan… Şehit ettiler Hasan Tahsin’i. Biraz ötede panikleyen bir kalabalığın üzerine ateş açtılar. Tam 63 kişi oracıkta şehit edildi. Garnizonlara girdiler. İşgale karşı bile koymayan askerleri de komutanlarını da çıkardılar sokağa, üzerlerinde ne varsa aldılar. Aşağılarcasına bir kısmını gemilerine götürdüler. Bir kısmını da yığdılar meydana, “Zito Venizelos” diye bağırmalarını istediler. Bağırmayanları süngülediler oracıkta şehit ettiler. “Zito Venizelos” diye bağırmayan Süleyman Fethi Bey şehit edildi. Sonra bir bir İzmir’in sokakları, ilçeleri işgal edildi. Her girdikleri yerde zulümleri artarak devam etti. Taa ki 9 Eylülde denize dökülene kadar.

Efeler, çeteler, kahramanlarımız, köylüler direndiler düzenli ordu kurulana dek. İnönü’de iki defa püskürttük geriye, fakat tekrar toparlandılar. Sakarya Meydan Savaşı’nda zafer bizimdi, ancak bu da kesin bir sonuç değildi.

Başkomutan Mustafa Kemal 26 Ağustos 1922’ye kadar orduyu hazırladı. Yanında değerli komutanlar. Savaşın başından sonuna kadar savaşın içinde olan birde Yüzbaşı Şerafettin vardı, bölüğünün başında.

26 Ağustos sabahı başlatılan Büyük Taarruz, 30 Ağustosta zafere dönüştü. Artık kaçan Yunan kuvvetlerini takip ve çevirme harekatı başlamıştı. Dağılan Yunan kuvvetlerini imha ederek, esir alarak, kaçanları da kovalayarak İzmir’e geldiğimizde 9 Eylüldü. İzmir’e ilk giren komutan, Süvari Birliğinin başında Yüzbaşı Şerafettin’di. Bir düşman kurşunu ile vücudundan yaralanmasına rağmen Yunan kuvvetlerinin peşini bırakmadı.

O gün İzmir’in halini görmeliydiniz. Kaçan Yunan birlikleri her yeri ateşe vermiş, İzmir alevler içindeyken vapurlara, kayıklara atlayanlar, boğulanlar… Mahşer yerine döndü İzmir. Yunanlılara cehennem oldu.

Tam o sırada İzmir’e ilk giren komutan Yüzbaşı Şerafettin’di. Atından indi. Yanında arkadaşı ile birlikte koşarak Konak’taki Hükümet Binasına yöneldi. Merdivenleri hızla çıkarak yunan bayrağını indirip, üniformasının içinde sakladığı bayrağı çıkardı. Bayrak vücudundan sızan kanla kanlanmıştı. O Türk bayrağını Hükümet Konağının gönderine çekti. O sırada İzmir Rumlarının baş kilisesinin papazı Rum Metropolit Hrisostomos, Konak Meydanına getirilip linç edildi. Baş kilise Ayafotini’de top atışlarıyla yıkıldı. Ve işgal 9 Eylülde bitirildi.

Sakarya Meydan Muharebesinden sonra dünyanın her yanından Türk temsilciler kutlama telgraflar, heyetler gönderip zaferimizi kutluyorlardı. O yıllarda Rusya’daki Bolşevik İhtilali’nden bir fırsat bularak Buhara’da Türkler Buhara Türk Cumhuriyeti’ni kurmuştu. Devlet Başkanları bir heyet göndererek Mustafa Kemal Paşa’yı ve Türk zaferini kutladılar. Heyet ile bazı hediyelerde gönderilmişti. Astragan deriler, kalpaklar, Timur’un Kur’an-ı Kerim’i de Mustafa Kemal’e gönderilen hediyeler arasındaydı. Bunlardan başka üç tane de altın kılıç gönderilmişti. Sapları değerli taşlarla süslenmiş üç altın kılıç. Bunlardan biri İnönü Savaşlarını kazanan İsmet Paşa’ya, diğeri Sakarya Savaşını kazanan Mustafa Kemal Paşa’ya verilmek üzere, üçüncü kılıç ise İzmir’e ilk giren komutana verilmek üzere gönderilmişti.

Kılıçların biri Mustafa Kemal Paşa’ya, biri İsmet Paşa’ya hediye olarak verildi. Üçüncü kılıç ise İzmir’e ilk giren komutana verilmek üzere muhafaza edildi.

İşte bu üçüncü kılıç 9 Eylülde İzmir’e ilk giren Komutan Süvari Yüzbaşı Şerafettin’e, 11 Eylül 1922 günü yapılan bir törenle Mustafa Kemal Paşa tarafından verildi.

“Bütün cihan işitsin ki efendiler. Artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır.”

Mustafa Kemal Atatürk.

Ali ÇETİNKAYA

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum