van escort,
diyarbakır escort,
hatay escort,
iskenderun escort

İPEK BÖCEĞİ (Yazı: Yavuz Şengül)

“Hikmetullah Şehrinin Bir Tanesi, Oğlunun Karnında Yatar Annesi” İPEK BÖCEĞİ Çok eski zamanlarda, Çin ülkesinde Lişing adında güzel bir kız yaşıyormuş

İPEK BÖCEĞİ (Yazı: Yavuz Şengül)
06 Aralık 2020 - 16:39
“Hikmetullah Şehrinin Bir Tanesi,Oğlunun Karnında Yatar Annesi”

İPEK BÖCEĞİ

Çok eski zamanlarda, Çin ülkesinde Lişing adında güzel bir kız yaşıyormuş.  Fakat bu güzel kıza nişanlısı vefasızlık etmiş. Kız bu vefasızlığa çok üzülmüş ve bir gün Begobe Tapınağı yanında bir ağacın gölgesine sığınarak gözyaşı döküp vefasız nişanlısını beklemeğe başlamış. Saatler geçmiş nişanlısı gelmemiş. Kız artık hıçkıra hıçkıra kahrolurken bir kelebek nazlı nazlı uçarak kızın yanına sokulmuş ve kulağına şu sözleri fısıldamış: "-Senin gölgesine sığındığın ağaç çok yararlı ve kutsal bir ağaçtır. Başını yukarı kaldır ve bu ağacın dallarına bak!.. Ben o dallara yuva kurdum. Bu yuvanın adı kozadır. Bu ağaç da dut ağacıdır. Hemen gel bu kozaları devşir, onlardan ipek çıkart ve kendine şimdiye kadar hiçbir kadının giymediği bir kumaştan, ipekten giysiler dik. Bu dut ağacının ve onun üzerindeki kozalarımın sayesinde yapacağın giysi ile o kadar güzel olacaksın ki, nişanlın sana bir daha vefasızlık yapamayacak."

Çinli kız, kelebeğin sözlerini yerine getirmiş. Kozaları dut ağacından toplamış, bunlardan ipek çıkarmış, bu ipeklerden de kendisine güzel bir giysi yapmış. Giysiler öylesine güzelmiş ki, kızın güzelliğine güzellik katmış dünyalar güzeli bir kız oluvermiş. Kızın nişanlısı da bu dünyalar kadar güzel kıza bir daha vefasızlık edememiş. Evlenmişler ve ömürlerinin sonuna kadar dut ağacına ve ipek kozasına dua ederek mutlu bir yaşam sürmüşler...

İpek Böceği ve Dut Yaprağı

Evet bilmecenin de cevabı olan İpekböceğinin efsanesi işte böyle ortaya çıkmıştır. Tarihte MÖ 2.600 yıllarında Çin’de başlayan ipek böceği yetiştiriciliği MÖ 200 yılında Batı Asya’ya yayılmıştır. Miladi 551-560 yılları arasında Bizans İmparatoru Justinianos’un özel çabaları sayesinde İstanbul’a getirilen bu uğraş alanı başlangıçta İstanbul çevresinde yer alan İzmit, Gemlik, İznik, Bursa, Mürefte ve Şarköy’e; zamanla Akdeniz Bölgesine yayılır.  Osmanlı devletinin yükselmesiyle Bursa, İranlı Müslüman tacirlerin tercih ettikleri bir ticaret merkezi olmuştur. Bursa’da 15. Yüzyılda bin kadar dokuma tezgâhı olduğu bilinmektedir. Bu yüzyılda Osmanlı ülkesinden dünyaya satılan kumaşlara “Bursa Kumaşı” denilmiştir.

İpekböceği yetiştiriciliği ve ipek üretimi hiç te kolay bir şey değildir. İpek ipliği için yaşamını feda eden İpekböceğinin dışında, nice koza yetiştiren köylünün ve nice ipek dokuyan genç kızların el emeği alın teri yadsınamaz. Geyveli koza ipek yetiştiricilerinin de bildiği gibi koza üretimi 35-40 gün kısa bir zaman sürse de zahmetli ve bir o kadar da sabır gerektiren bir iştir ki “Sabır ile koruk helva olur, dut yaprağı atlas” deyimi bu işi tarif etmektedir. İpekböceği tırtılları yumurtadan çıkıp altı hafta kadar yaşarlar, bu zaman içinde sürekli dut yaprağı ile beslenmek zorundadır. İpekböcekleri büyük bir hışırtı ile, yüzlerce kilo dut yaprağını azgın bir şekilde kemirerek yerler ve gittikçe büyürlerdi. Çıkardıkları sesten dolayı “ipekböceği gibi ne cırlarsın” deyimi ortaya çıkmıştır.

Koza üretimi için ipekböceğinin ihtiyacı olan dut ağacı ve dut yaprağı büyük önem arz etmektedir. Geyve’de koza üretimini vurgulamak adına, 1845 yılına ait verilere göre Geyve’de toplam 16.254 dönüm ekilen arazinin 2.929 dönümünde dut ağacı olup ipekböceği yetiştiriciliği yapılmıştır. Yetiştirilen ipekböcekçiliğinden 574.438 kuruş gelir elde edilmiştir. Belirtilen tarihte Geyve’nin köylerinin hemen hepsinde ipekböceği yetiştiriciliği yapılıyor olması dikkate şayandır.

17. yüzyıla ait arşiv belgelerine göre İstanbul ve Bursa pazarlarında satılan iplik çeşitleri ve fiyatları belirtilmiştir. Bu iplik çeşitlerinden Mai (mavi) Geyve İpliği ve Geyve Pembe İpliğinden söz edilmektedir. Mavi Geyve İpliği 110 akçe iken Geyve’nin Pembe ipliği ise 63 akçe olarak pazarlarda alıcı bulmaktadır. Kırmızı Diyarbekir ipliği ise 220 akçe olup Bolu’nun beyaz penbe ipliği ise 65 akçedir. Türkler dokuma sanatında mahir oldukları kadar boyama sanatında da meşhurdurlar. Türklerin kullandıkları boyama, çeşitli bitki köklerinden elde edilen kök boya olup “Türk kırmızısı” rengi tüm dünyada meşhurlaşmıştır. Mavi boyar madde ise Çivit otundan elde edilmektedir. Ceviz, Derici sumağı, Boyacı sumağı, Palamut meşesi, Mazı meşesi, Nar, Kızılağaç, Sütleğen, Ayva, Labada, Şergil ve Soğan bu bitkilerden bazılarıdır. Aydın, Bursa, Edirne ve Larissa Osmanlı İmparatorluğu'nun boyacılığı ile ünlü şehirlerindendir. Osmanlı saray mensuplarının giydikleri esvaplarda genelde kırmızı, mavi, sarı ve yeşil hakimdi. Kanunî Sultan Süleyman yeşil ipekli giymekten pek hoşlanırdı.

Koza Pazarı / Koza Han, Bursa

Bursa’ya boyanmak üzere ülkenin değişik kentlerinden, hatta İngiliz ve Avusturya saraylarına ait değerli kumaşlar bile gönderilmiştir. İsveç’ten, ta ipekçiliğin ana vatanı Çin’den bile elçiler gelerek kendi memleketlerinin sarayları için Bursa kumaşları alırlardı. Kızlarını evlendiren İran şahları gelin için Bursa’dan kumaş seçerlerdi. 1568’de Leh kralı, Bursa’dan 4000 Florinlik kumaş aldırtmıştı. Hele padişah sarayı, sultanlar, şehzadeler, Bursa kumaşlarının devamlı müşterilerindendi. İpek öylesine bereketli ve zengin bir üründür ki, bu işle uğraşanları çok zengin etmekteydi. Öyle ki, Osmanlı Sultanları bile, bu zengin Bursalı ipek tüccarlarından borç istemek zorunda kalmıştı.

***

Koza üreticisinin işi kozayı satınca işi bitmiştir, ancak ipeğin öyküsü daha bitmemiştir. İpekböceğinin üzerine sardığı ipeği özenle almak, sonra bunu kumaş yapmak için daha birçok iş yapmak gerekiyordu. Evlerde Mancınık denilen basit makinalarda gerçekleşen ham ipek üretimi ayrıca buharlı ham ipek üretim fabrikalarında da gerçekleşmekteydi.

İpek çekilen mancınık

1845 yılına ait arşiv belgelerine göre Geyve’de mancınık ile kozadan ipek üreten on dokuz üretici vardı. Bu kişilerin isimleri şöyledir:

Sarıgazi köyünden; Berber Ahmed oğlu Ahmed ile Hasancık oğlu Mehmed,

Bağcaz köyünden; Hatip Hasan oğlu Ebu Bekir,

Uumurbey köyünden; Emir Mehmet oğlu Mehmet bin Mustafa, Hacı Hasan’ın Mustafa Oğlu Mehmet, Mustafa Hüseyincik oğlu Hüseyin, İnce İsmailin Abdullah oğlu Mehmet, Davulcu Mehmet oğlu Kara Mehmet, Kelemci Ahmet oğlu Mehmet, Kılıç Ömer oğlu Mustafa, Molla Mehmet oğlu Emin,

Saraçlıüstü Rum köyünden; Çırak Yorgi oğlu Vasil, Arap Sak oğlu Kostantin, Çakır Nikol oğlu Mihail, Karpuz Esteban oğlu Mihail, Çakır Nikol oğlu Yuhakim, Karpuz Nikol oğlu Panayot, Arap Anastaş oğlu Nikol, Sağır Yorgi oğlu Vasil’dir.

            Hicri 1258 (M. 1842-43) tarihli başka bir arşiv belgesine göre Geyve’de ham harir (ipek) ticareti yapan tüccarların ödediği öşür vergisi miktarı 26.231 kuruş olup toplam üretimden elde edilen gelir 267.367 kuruştur. Belgede adı geçen tüccarlar şunlardır:

1) Antakyalı Hacı Mehmet, 2) Geyveli Emin Ağa, 3) Geyveli Uzun Hasan Ağa 4) Adalı Hacı Mustafa, 5) Geyveli Mehmed Efendi, 6) İzmitli Süleyman Efendi, 7) Asitaneli (İstanbullu) Reşid Ağa, 8) İzmitli Artin, 9) İzmitli Malkun, 10) Bilecikli Manas oğlu Artin, 11) Geyveli Giregor, 12) Asitaneli Mihail, 13) Rusyalı Mihail Karakin, 14) Adalı Sarraf Karabet, 15) Uncu Oğlu Vasil, 16) Geyveli Rebail, 17) Adalı Değirmenci Agop, 18) Geyveli Yorgi. Bu tüccarların yedisi Müslüman dokuzu gayri Müslim vatandaşlardır.

Yine arşiv belgelerinden öğrendiğimize göre Geyve’de faaliyet gösteren harir ipek fabrikaları ve sahiplerine ait bilgiler mevcut olup bu fabrikaları ve sahiplerini şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. 1874 tarihli Geyve kazası Orta karyesinde (köyünde) Rum Todoraki’ya ait harir (ipek) fabrikası olduğu,
  2. 1892 tarihinde Geyve ahalisinden Geyveli Kahyaoğlu Niyako'ya ait harir fabrikasının olduğu,
  3. 1898 tarihinde Geyve kazasının Akhisar nahiyesine bağlı Kurtbelen karyesinde Papas Stephan veled-i Mıgırdıç'ın sahibi olduğu arsa üzerine buharlı bir harir fabrikası kurması için ruhsat verildiği,
  4. 1900 yılında Geyve kazasına bağlı Ortaköy'de Atnaş Yorgiyadi'nin ipek fabrikası'nın olduğu,
  5. 1902 tarihinde Geyve kazası Eşme karyesi ahalisinden Harir Fabrikatörü Karabet oğlu Avadis'in koza satın almak için Tiflis'e gitmek için izin istediği,
  6. 1905’te Geyve'de Orta karyeli Karabet oğlu Bedros'un, arazisi üzerine ipek fabrikası için ruhsat verildiği.
  7. 1908 tarihinde Geyve'nin Kurtbelen köyünde İngiltere vatandaşı olan Agopyan biraderlere ait Harir (İpek) fabrikasının varlığı,
  8. 1913 yılında Geyve kazası Rum ileri gelenlerinden ve Meclis-i İdare azasından Ortaköyden Ekmekçioğlu Anastas Efendi'nin hükümete dair hususlarda gösterdiği üstün hizmet ile ipek fabrikalarında cins ve mezhep ayırımı yapmadan amele istihdam ettiğinden bahisle taltif edildiği arşiv belgelerinde mevcuttur.

Görüldüğü üzere ipek üretim fabrika sahipleri gayri Müslim vatandaşlardır.

Geyve Ortaköy (Kulfallar) Buharlı İpek Böceği Fabrikası ve Değirmeni

***

Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödeyememesi sebebi ile borçların ödenmesi karşılığı olarak pul, tuz, tütün, balık avı ve alkollü içkilerin yanı sıra ipek vergileri gibi maliye gelirleri 1881 yılında Duyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi’ne bırakılmıştır. Bu dönemde üreticilere tohum ıslahı ve ilaç konusunda destek verilmek suretiyle üretim artırılmaya çalışılmıştır. Duyun-u Umumiye kayıtlarına göre 1905 yılında yaş koza üretimi 18 milyon 338 bin kilogram ile en üst düzeye erişmişse de 1913 yılında 9 milyona, Millî Mücadele yıllarında ise memleketin ipek böceği yetiştirilen bölgelerinin işgal altında bulunması ve dutlukların tahrip edilmesi koza üretimi rekoltenin 300 bin kilograma kadar düşmesine sebep olmuştur.

"Pastör usulü üzere imal edilmiş beyaz Bağdat harir tohumu"
"1339 senesi ipekböceği müsabakasında birinciliği kazanmıştır."

Cumhuriyet dönemi ile ipekböcekçiliğinin desteklenmesi suretiyle yeniden canlanmaya başlamıştır. 1938 yılında 250 bin kilogram üretilen kozaların ipekleri Bursa’da yirmi 22, Söğüt’te 2, Osmaneli’nde 1 ve Adapazarı’nda da 2 adet olmak üzere toplamda 27 dokuma fabrikasında çekilmekteydi. Zamanla suni ipeğin rağbet görmesi nedeni ile ipekböcekçiliği cazibesini yitirdiğinden dutluklar bozularak yerlerini meyve bahçelerine terk etmiştir.

Buraya kadar İpekböceği tarihi ve Geyve’de İpekböcekçiliğine dair kıymetli bilgiler derlemeye çalıştım. Vurgulamak istediğimiz nokta, Geyve’de İpekböcekçiliğinin tarihinin çok eskilere dayandığı ve sahip çıkılması gereken önemli bir kültürel miras ögesi olduğu aşikardır. Belki ipekböcekçiliğine dair Geyve’de günümüze ulaşan herhangi bir nesne bile kalmamıştır. (Bu konuyu Geyveli ipekböceği üreticilerin dikkatlerine sunmak isterim.) Ancak Geyve’nin tarihi İpekyolu üzerinde olması, Geyve’de bir sokak isminin İpek olması, bu yazıyı okuyanların zihninde “Aa evet bir zamanlar biz de ipekböceği yetiştirirdik” şeklinde yer etmesi geçmişin izlerinin hala var olduğunun bir göstergesidir.

Geyve İpek Sokak - 1945

Geçmişini bilmeyen nesiller yok olmaya mahkumdur sözünden hareketle tarihimizi geçmişimizi bugünkü ve gelecek nesillere aktarmak bizim asli vazifemizdir. İpekyolu, sadece bir tarihi ifade etmekle kalmayıp o tarihlerde yaşananların tekrar yaşanması ve kültürel miras ögesi olarak yeniden canlandırılabilmesi temennisi ile vesselam.

Yavuz ŞENGÜL | Eğitimci – Tarihçi

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum